literature

ben-lik

Deviation Actions

rakitin's avatar
By
Published:
421 Views

Literature Text

güçsüzlük. o an bariz şekilde hissettiğim buydu. gözlerim ara ara açılsa da açık tutmayı başaramıyordum. zamanın seyri değişmişti. daha önce hiç bayılmamıştım.

bir kanapedeydim. kafamı kaldıramıyordum. bilmediğim bir ev, yabancı eşyalar. hangi zaman diliminde olduğuma ulaşmaya çabaladım, ama her dilim birbirine karıştı. saatin kaç olduğunu merak ettim. şimdi düşününce ne kadar da komik geliyor. gökten bilmediğim bir gezegene düşmüş gibiydim ve merak ettiğim ilk şey saatin kaç olduğuydu. saate bakmayı başarabildim, sonrasında kafam yeniden ağırlaştı.

dizlerim tutmuyordu. bu hissi daha önce yaşamamıştım. daha sonrasında dizlerimin çözüldüğü oldu, ama tutmaması bambaşka bir histi. sesler birbirine karışıyordu. ve sürekli gözlerim kapanıyordu. öncesi ve sonrasını ayırt edemiyordum. o halden kurtulma isteğim ise, sonradan düşününce anlıyorum ki, yoktu. ne olabilir ki diyordum, en fazla ne olabilir.

üşüyordum. boynumdan aşağıya bir şeyler akıyordu. "kan olsa sıcak olur." kafam her saniye daha da ağırlaşıyordu ve birileri onu dik tutmaya çabalıyordu, sevdiğim insanlar. ve anlıyorum ki, beni seven insanlar. kollarım.. hareket ediyorlardı, ben hareket ediyordum. birileri beni taşıyorlardı. hafif olmak istedim, daha hafif. amacım güçlük çıkarmak değildi. hatta, belki de, öylece bırakmalarını istemekteydim. öncesinde ya da, sonrasında, tanımadığım bir ses adımı söyledi, sonra da "bak, nina geldi" dedi. küfrettim.

yeniden saate bakmak istemedim. bir kanepedeydim işte. bir yerde. devam ediyordu. uyumak istedim aslında, yapamadım. çoraplarımın ayağımda olduğunu fark ettim, gömleğim ise yoktu. nerede olduğuna dair bir fikrim de yoktu. karşımda bir gitar duruyordu ve çok güzel gözüküyordu. gün ışığı, ne de güzel gözüküyordu. kalkmak istedim, yapamadım.

hareket ediyordum. dizlerimin tutmayışı sürmekte idi. kollarım iki yana açık, ikisinin altında iki tanıdık ses. onlara yardımcı olabilmek istedim. oradan uçup uzaklaşmak, yapamadım. dediklerini dinledim, ayaklarımın üzerinde durmaya çabaladım ama olmadı, sadece bir iki adım, hepsi o kadardı. ne gözlerim, ne kafam, ne dizlerim, ne de dilim.. her şey garip bir suskunluk içersindeydi. bana yapılacak her şeye hazır bir halde, ama sadece, zamanın böylesine yavaşça değil de, birazcık daha hızlanmasını umut etmekteydim, sadece.

karanlık. hepsi buydu. karanlık merdivenler, karanlık bir sokak, karanlık yüzler, ne varsa, hepsi karanlıktaydı. kendime kızmakla meşgulken taşınmamı galiba güçleştiriyordum. son bir gayretle elimden geleni yapmaya çalıştım. fısıltılar.. uyanmamdan çekinildiğini hissettim ve kendime kızmaya devam ettim. gömleğim çıktı, vücudum yataylaştı. geçici mezarım, sonradan göreceğim, o kanepeydi.

yıllar boyunca uyumuş da uyanmış gibiydim. gitmek istedim. bir an önce, suç mahalinden kaçar gibi, umarım sessizce. yeniden saate baktım, saatin kaç olduğunun hiç bir anlamı yoktu, ne gidecek bir yerim, ne herhangi bir işim, ne bir bekleyen, hiç bir şey yoktu. kalktım. her şey ne kadar da berraktı. uzanıp gitarın tellerine dokundum, bilmiyorum ki acaba bir ses işitmek mi istedim. her bir şeyden aynı anda pişmandım. gerek yoktu belki, ama yüzümü yıkadım. sonra, çamaşır makinesinin üzerinde önü kusmuğa bulanmış gömleğimi gördüm.

yavaş bir tur attım bu bilmediğim evde. daha önce geldiğimi hissettim. burada benim yerime yaşandığını içtenlikle hissettim. sevdiğim insanların yaşadığı bir yer. o anda orayı sevdim. sakince eşyalara bakındım. sonra, yatak odasında, dostlarımdan birinin uyumakta olduğunu gördüm. kollarımdan biri oydu. ona eziyet ettiğimi düşündüm. sonra onu çağırdığımı hatırladım. hızlıca gömleğimi giydim, kravatı bulamadım, çıkmalıydım.

dışarıda hayat vardı. gün ışığı o anda tüm dünyaya, şehre, insanlara can veriyordu. bir paket sigara ve ateş. kibrit miydi, çakmak mı, niyeyse hatırlamıyorum. kendimi çok kirli hissediyordum. hava güneşli idi ama montumun önünü kapatmak istedim. insanlardan değil de sanki gün ışığından utandım. sigaranın tadı muhteşemdi. yürümek istedim. acıkmak istedim. oysa susamıştım, ben de su aldım.

zamanın dizilişinin hoyratlığı devam ediyordu. çok eskiden kalma o an, şu anda düşününce ne kadar da baskın. boynunda kızıllı bir şal vardı. onları en az on adım önceden görmüştüm. deli gibi özlediğim halde, dileğim yanlarından sessizce geçmek ve bir an önce içmeye başlamaktı. ama sevgilisi beni selamladı, öylesine zayıflamışım ki az daha beni tanıyamayacaktı. oysa biraz daha zayıflayabilirmişim demek ki. o ise tek kelime etmedi, hatrını sordum bütün içtenliğimle. işte tam burada anlayamadığım bu, niyeyse gözleri sulandı. bana cevap vermedi ve başka bir yöne baktı. o hali ile, daha önce gördüğüm her şeyden daha güzeldi. kendimi dünyanın tek ucubesi gibi hissettim, sonra da yoluma devam ettim.

aynı şehir, meridyen hesabı ile yakın yerler.. dizlerim, artık, nasıl da sağlamlar. yeniden başlamaya ihtiyacım var. yeni bir başlangıca, suya. gün ışığı her yeri ne güzel de aydınlatıyor, her şey ne kadar da berrak. gerçekler.. devam etmekten başka ne yapabilirdim. devam etmeye çabalamaktan başka. nihayetinde, sıcak su ve temizlik gelecekti. huzur, beklesem de gelmedi. bundan sonrası için, kendimden yapabileceklerimden fazlasını istememeyi başarabilmeyi diledim. zaman toz oldu, bir rüzgar esti, her bir zerre yok olurcasına dağıldı, kayboldu. sonrasında geride sessiz ve çorak bir benlik kaldı.

ve her şey devam etmeye devam etti.
..
© 2010 - 2024 rakitin
Comments1
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In
disconnactuseractus's avatar
mecnun şehri terketmişti sahrayı da terketsin
...
sen dünyayı terketmişsin bir tek
öte dünyayı da terket
öykünmekten daha iyidir kendini yok etmek